Otelcilik sektöründe teknolojinin önemi her geçen gün daha çok artmaktadır.
Gerek Türkiye’de, gerekse de dünya ölçeğinde hızla artan otel sayısı ile birlikte kızışan rekabet ortamında öne çıkmanın en önemli yolu da teknolojidir. Burda kastedilen şey, basitçe ‘teknolojiye yatırım yap, gerisini merak etme’ yaklaşımından daha çok, stratejik kararları alırken ve uygularken, teknolojiyi en üst düzeyde anlamak ve kullanmaktır. Burda şunu da özellikle belirtmek isterim ki, teknolojiden kast edilen şey, sadece en yeni, parlak ve ‘akıllı’ cihazlarla her yeri donatmak, akıllı bina sistemleri kurmak değildir. Bunların da yeri geldiğinde yapılması ile birlikte, esas olan, bütün bunların da yardımıyla, toplanan verilerin yönetiminini ve analizini yapabilmek ve tüm karar süreçlerinde bu verileri kolaylıkla kullanabilmektir. Genel haliyle donanım (hardware) ve yazılım (software) kombinasyonundan oluşan teknoloji elle tutulan, gözle görülen donanımdan daha çok, tamamen sanal olan yazılım ile ‘elle tutulur, gözle görülür’ faydalarını göstermektedir. Doğru seçilmesi ve yönetilmesi zor olan da yine yazılım olmaktadır.
Dünya’daki genel trendler ile çok benzerlik gösterse de, özelde Türkiye’deki otelcilik sektöründeki duruma bakacak olursak, tam olarak ‘size bir iyi, bir de kötü haberim var’ durumu sözkonusur. Iyi haberden başlayacak olursak, sektörün geneli olmasa da, rekabette ön plana çıkmak isteyen, misafir memnuniyeti ve güçlü marka hedefleyen grup veya otellerin teknolojiye çok ciddi yatırımlar yapmış ve yapmaya devam etmesidir. Ancak kötü haber, bu yatırımların önemli bir kısmının hayalkırıklığı ile sonuçlanması ve durumu daha karmaşık hale getirmesidir. Bu sektörde öncülüğü ile bilinen bir çok işletmede tam bir bezginlik yaratmış durumdadır. Yakın zamanda, ağırlıklı olarak Antalya’da otelleri olan, çok takdir edilen ve son derece başarılı işler yapan yenilikçi bir grubun en üst düzey yetkilisi ile bir sohbetim sırasında, ‘bu kadar yatırım, bu kadar çabaya rağmen, elde ettiklerimizden hiç mutlu değiliz, ancak herhalde bu kadarı mümkün olabiliyor diye düşünerek, biz de beklentilerimizi düşürdük’ diyerek yaşadıkları hayalkırıklığını ifade etmişti.
Bu noktada durumu daha iyi anlamak için, ilginç bir tespiti paylaşmak isterim. Sanırım hiç kimse, bir işletme ortamında 30’un üzerinde farklı yazılım programı ile çalışmayı hedeflemiyordur. Ancak bugün bazı otel işletmelerinde, birbirinden farklı, bu kadar yüksek sayıda yazılım kullanılmaktadır ve hala çeşitli ihtiyaçlar için arayışlar devam etmektedir. Yani bu sayı bir yandan da ‘istikrarlı bir şekilde’ artmaktadır. Üstüne üstlük, bu işletmelerde veri analizleri büyük oranda Excel yardımı ile manuel yapılmaktadır. Daha da ötesi, bir çok işletmede ‘veri analisti’, ‘raporlama uzmanı’, ‘istatistik sorumlusu’ v.b. ünvanlar altında birden fazla insan çalışmaktadır. Göreceli olarak ortalamanın üstü nitelikleri ve becerisi olan bu insanlar, sürekli olarak kiritik yönetim raporlarını, ordan oraya veri aktarımı, makrolar, formüller v.s. yazarak hazırlamaktadır. Bazı departman yöneticileri ise, ihtiyaç duydukları bilgileri elde edebilmek, yönetim rollerini yerine getirmek için uğraşmak zorunda oldukları ‘angarya’lardan dolayı, bir nevi asıl işlerini yapamayacak durumdadırlar.
Bu kadar sorun tespitinin yeterli olduğunu düşünüyorum. 🙂 Her sorun, kendi içinde çözümleri de barındırmaktadır. En başta kendim için geçerli olmak kaydıyla, çalışma arkadaşlarıma her zaman ‘bir sorunu ilettiğinde, çözümü de mutlaka cebinde hazır olsun’ demiş birisi olarak elbetteki çözüm önerim de var. Bu çözüm önerilerini de, yerliden yabancıya, küçükten büyüğe, resorttan şehir oteline her işletme ortamında; en alt seviyeden, en üst seviyedeki çalışana kadar herkes ile her zaman fikir alişverişi yaparak güncel tutmaya çalışıyorum. Ancak, çözümden önce sorunlar konusunda, sizlerin de fikirlerini almak isterim. Varsa burdaki tespitlere yönelik eklemeleriniz ve eleştirilerinizi yazıya yorum yazarak belirtebilirsiniz.
Add a Comment
You must be logged in to post a comment